Oyuncular: Michael Fassbender, Liam Cunningham
Senaryo: Steve McQueen, Enda Walsh
IMDB: 7.8
Onlarca ödül almış mükemmel ötesi bir film. Cannes'da Altın Kamera ödülünü alan, bu ödülü de fazlasıyla hakeden bir yapıt. Irlanda kurtuluş örgütü mensubu Bobby Sands'ın son haftalarını izliyoruz. Aslında filmde geçen zaman hakkında hiçbir ipucu verilmediği için izlediğimiz sürenin toplam kaç hafta olduğunu anlayabilmek güç. Filmin sonunda 66 gün sürdüğünü biliyoruz ölüm orucunun, ve peder ile konuştuktan sonra hemen başlamış olması çok olası. Ben imdb'de son 6 hafta olarak okudum, ayrıca bun Karşımızda, kesinlikle çok güçlü bir film var. İzlerken gözüm onlarca ayrıntıya takıldı. Filmi sıradan biri yönetseydi konu iyi, oyunculuklar iyi gibi beğeniler uydurabilirdik, ama bu filmin daha birinci saati bitmeden yönetmenin olağanüstü işini takdir etmeye başladım. Senaryo ile kameranın aynı kişi tarafından şekillendirilmesi bu müthiş ahengi getirdi demek daha açıklayıcı ve daha yerinde olur. İkisinden birinin olmayışı filmi büyük ölçüde sıradanlaştırabilirdi. Bunlarla birlikte, bunun yönetmen Steve McQueen'in ilk filmi olması da duyunca şaşırılacak cinsten. Filmi üç bölüme ayırmak mümkün gibi duruyor. Başlangıçta politik mahkumların sürekli şiddete maruz kaldığı, zor koşulların hakim olduğu bir hapishane hayatı anlatılıyor. Mahkumların inatçı ve kararlı yapıları hemen göze çarpıyor. "Battaniye" ve "yıkanmama" protestosu yapan suçluların amaçları önceden sahip oldukları "politik suçlu olarak farklı statüye sahip olma" hakkını geri kazanabilmek. Farklı statü dediğimiz şey ise "savaş esiri muamelesine tabi tutulmak", "hapishanelerde çalışmamak" ve "diğer mahkumlarla aynı tip kıyafet giymemek". Biraz daha açıklayıcı olabilmek için olayların kronolojik sırasından bahsetmek gerekir. 1972'de açlık grevine başlan tutuklu IRA militanlarına "politik suçlu" statüsü verilir. Fakat 1976'da bu durum değiştirilir, ve suçlular diğer mahkumlarla aynı statüye getirilir. Filmde gardiyanın doldurduğu defterde 8/12/1980 tarihini günün tarihi olarak görürüz. Özetle, filmin ilk bölümü içinmahkumların haklarını geri almak için sürdürdükleri inatçı tavırla gardiyanların bu tavırlara verdiği tepkilerin anlatımıdır diyebiliriz. İkinci bölüm ise uzun süre kendinden söz ettirecek uzunluktaki 17dklık konuşma sahnesi ve birkaç sekans ile başlayıp bitiyor. Bobby ile Rahibin bir odada oturup 17dk boyunca kesintisiz bir şekilde konuştukları bu sahnenin çekilebilmesi için bu ikili bir süre aynı evde yaşamış, günde 15e yakın tekrar yapmış, ve filmde ilk bu sahne çekilmiş. Bu sahneyi 4 denemede çekebilmişler. Bana aceba ne zaman bitecek sorusunu onlarca kere sordurtan bu muhteşem sahnede konuştukları konu ise Bobby'nin açlık grevine girme kararı. Bu konu dışında da birçok şeyden, rahibin kardeşinden örneğin, bahsederler tabi ki. Pek çok etkileyici replik vardır bu sahnede. Ayrıca, bir süre sonra rahibin de IRA'ya katılacağına inandım çünkü Bobby'nin konuşması, verdiği karaca örneği, üslubu Rahip'te kesinlikle kendisinin işe yaramaz ve gereksiz bir adam olduğu hissini yarattı. Bu sahnedeki bazı dialoglar:
Bobby: Küçük kardeşin eve ne zaman dönüyor?
Rahip: Rahip oldu. Sinsi, kurnaz bir piçtir. Bu tipleri bilirsin Bobby.
Bobby: Hala kaçak ava gidiyor mu?
Rahip: Kaçak avcılardan. Bu arada benden sekiz yaş küçüktür.
Bobby: Devam et.
Rahip: Papaz olarak Kilrea'nın dışında bir papaz evinde çalışıyorum. Oraya yerleştik. Çok çalışıyorum. Yaşlıların evlerine gidiyorum. Gezici günah çıkartıyorum.
Bobby: Güzel işmiş.
Rahip: Evet. Her neyse, Kilrea'de boş bir pozisyon vardı.
Bobby: Evet.
Rahip: Bir şeyleri sebep göstererek reddettim. Aslında bir neden de yoktu.
Bobby: Yaşlı hanımlardan çok mu kek alıyordun?
Rahip: Öyle sayılırdı.
Bobby: Peki...
Rahip: Yaklaşık beş sene sonra Kilrea'da yine bir pozisyon açılmıştı ve kardeşim Michael hemen kabul etti.
Bobby: Siktir.
Rahip: 28 yaşındayken bir Katolik rahibi oldu.
Bobby: Herhalde daha ruhaniydi. Senden daha fazla göze batmıştır.
Rahip: Piskoposu etkiledi. Golf oynar. Küçük, aceleci aptalın tekidir.
Bobby: Sen de fena sayılmazsın.
Rahip: Hayır, ben böyle olamazdım.
Bobby: Henüz 28'inde Katolik rahibi olmak mı? İnanılmaz.
Rahip: Eskiden araba çalardı. Çok büyük bir evi var. Hizmetçisi, aşçısı var. Bense, sürekli olarak İskoç futbolundan bahseden Şişman Kerry ile iki göz odaya sıkışmış durumdayım. Bundan bahsetmeyi bırakabilir miyiz?
Bobby: Tanrım. Konuşup duran sensin.
İçinde ironiler barındıran çok güzel bir dialogdu bu. Haklı nedenlerle de olsa kardeşini kıskanan ve kendi hayatından hiç hoşnut olmayan bir rahip imajı var gözümüzün önünde. Bu tür hesaplar içindeyken Bobby'nin psikolojisini ve düşüncelerini anlayabilmesini beklenemez.
Bobby: Tanrı beni cezalandıracak mı?
Rahip: İntihar yüzünden olmasa bile aptallığın yüzünden cezalandırılmalısın.
Bobby: Evet. Sen de kibrinden cezalandırılmalısın. Çünkü benim yaşamım 'gerçek' bir yaşam, teolojik bir egzersiz değil, tüm hayatı mahveden dini bir aldatmaca değil.
Rahip: İsa Mesih'in metaneti vardı ama o zamanki ve şimdiki müritlerine bak. Hitabet sanatının altını üstüne getirip, anlam biliminde takılıyorsun.
Bobby: Devrimcilere ihtiyacın var. Hayata nabız verecek, hayata yol gösterecek kültürel politik askerlere ihtiyacın var.
Rahip: Saçmalıyorsun. Kendini avutuyorsun.
Bobby: Peki. Öyle olsun.
Rahip: Evet. Peki oğlun ne söyleyecek?
Bobby: Siktir git.
Rahip: Bu seni ilgilendirmiyor mu?
Bobby: Bana duygusallıkla mı saldıracaksın? Tam bir rahipsin.
Rahip: Kalbin ne söylüyor Bobby?
Bobby: Bunu bildiğini sanıyordum peder.
Bu bölümde ölüm orucu kararını papaza ve bize açıklayan Bobby ölüm orucuna başlar. Bu bölümde ilk 12dk'da hiç konuşma olmaz. Bobby aynı zamanda sessizlik yemini etmiş gibidir. Filmi baştan sona, ama özellikle bu kısmıyla futbolda hakemin çok az düdük çalarak yönettiği kaliteli ve seyir zevki açısından çok tatminkar maçlara benzettim. Konuşarak da söylenebilecek bir çok şey filmde sessiz bir şekilde anlatılmış. Bu açıdan, bir pandomim havası da vardı filmde. Vücudunda yaralar oluşan, bir deri bir kemik kalan Bobby'nin eriyişini adım adım izliyoruz son bölümde. Arkadaşları, oğlu ve anne-babası geliyor ziyaretine. Filmi izleyen insanların filmin hiçbir anının birkaç saniyesine bile dayanamayacağını dile getirmesinin tesadüf olmadığı kesin, ve bu yorumlar da hapishane ve ölüm orucu şartlarının ne kadar zorlayıcı olduğunu göstermesi açısından önemli. Filmin sonunda Bobby'nin ölümünü izleriz, ama asıl merak edilen konu orucun işe yarayıp yaramadığıdır. Bobby'nin dışında ölen başka militanlar da olmuştur, ama politik suçlu statüsü de yeniden kazanılmıştır.
Gardiyanın paranoyak olduğunu biliyoruz daha filmin başından.. Sokağın sonuna ve başına 2şer kez bakması, arabanın altında bomba olup olmadığını kontrol etmesi... Haksız sayılmazmış.. Filmdeki fotograf gibi sahnelerden biri de buydu. Etkileyici bir sahneydi. Papatyalara da yazık oldu=))
Bu sahnede mahkumun dakikalarca sinekle oynamasını seyrediyoruz. Sempatik, aynı zamanda da depresif bir sahne.. Yönetmen ve senarist Stewe McQueen'den takıntılı bir sahne. Burada özgürlük ile ilgili metaforik bir anlatım olduğunu düşünmek istemiyorum. Öyle olmazsa daha iyi olur gibi...
Filmin ilerleyen sahnelerinde başından vurularak öldürülecek olan gardiyandan takıntılı bir sahne bu kez.. Karakterlerin hepsi mi psikolojik sorunlara sahip, yönetmen mi anlamadım. 1 dakika boyunca gardiyanın elindeki aluminyum folyoyu katlayışını izliyoruz. Bu tarz katlama konusunda şu tarz bir gerçek vardı: hiçkimse bir kağıdı 7kere katlayamaz o şekilde, ya da benzer bir şeydi.
Rahip vaaz verirken mahkumların tamamını birlikte görüyoruz. Bobby'yi sürekli birilerini motive ederken görüyoruz, muhtemelen konu ölüm orucunun başlama tarihi.. Vaazı kimsenin dinlememesi ve kendi aralarından takılmaları gayet ilginç bir sahnenin ouşmasını sağlamış..
Bu öpüşme sahnesine dikkatlice bakınca burada bir kağıdın ağızdan ağıza verildiğini görüyoruz. Çok hoş bir sahneydi bence. Ayrıca, bu adamım masturbasyon sahnesinde baktığı resim neydi onu çözemedim..
17dk'lık sahne.. Kamera sabitti ve hiç değişmedi yeri bile. 17 dk boyunca bu ikilinin konuşmalarını dinledik. fazla söze gerek yok, harikaydı gerçekten de.. Filmi unutulmazlar listesine sokacak cinsten bir sahneydi gerçekten de..
Yaklaşık 5dk da koridorun temizlenmesini izledik. Yapılan şey gayet sıradan olmasına rağmen hipnotize olmuş gibi oturdum izledim, kenarlarda su birikintisi kalmışsa tribe girdim falan.. Bu da inanılmaz sade, süper atmosferli bir sahneydi.
Alın size bir fotograf karesi daha.. Bazı sahnelerde prtscr yap da ilerde profil resmi yaparsın diyebileceğin sahneler vardı. Bu sahne de gayet hoştu. Bir ara yaralı ele yapılan zoom gardiyan hakkında bilgi vericiydi. Ayrıca, sigaranın izmaritini fareye doğru fırlatması da ilginç ve hoştu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder