30 Nisan 2009 Perşembe
chicago 10
Chicago 10, Brett Morgen tarafından yazılan ve yönetilen, bir kısmı animasyon olarak çekilen ve Chicago 7'lisinin hakayesini anlatan bir filmdir. Davanın animasyon teknikleri kullanılarak, belgeler ve yeni ortaya çıkan ses kayıtları baz alınarak yeniden canlandırılmasıyla Hank Azaria, Dylan Baker, Nick Nolte, Mark Ruffalo, Roy Schneider, Liev Schreiber ve Jeffrey Wright'ın sesleri kullanılan bir filmdir Chicago 10. Bu nedenle Chicago 10 için "Belgesel Animasyon" türünde desek yalan olmaz. "Beşirle Vals" isimli film de 2008'de çekilmesine rağmen ilk "belgesel animasyon" filmi olarak advertise edilmiştir. Henüz izlemememe rağmen o filmin kısmen değil tamamen animasyon olduğu için bu şekilde adlandırıldığını varsayıyorum. Film gösterileri parça parça da olsa gerçek görüntülerle bize veriyor. Jerry Rubin'in bir sözü üzerine "Chicago 10" ismi çıkmıştır. Rubin söyle der: " Bize Chicago 7'lisi diyenler ırkçıdır çünkü bu durumda Bobby Seale dışlanmış oluyor. Bize Chicago 8'lisi de diyebilirsiniz fakat gerçekte biz Chicago 10'lusuyuz çünkü iki avukatımız da bizimle birlikte ceza aldı.
Chicago 10 artık yüzbinlerce kez işlenmiş, kabak tadı vermiş, bize uzak olmasına rağmen kendimiz yaşamış gibi öğretildiğimiz konulardan bahsediyor. 68'de Chicago'da, ayaklanma olarak görülen ve 50.000 kişilik protestocu grubun toplanmasından sorumlu olan, birkaç aktivist grubun liderleri konumunda olan 8 kişinin cezaya çarptırılması için bir mahkeme düzenlenmiştir. Filmde, Chicago'daki gösteriler ve animasyon şeklindeki mahkeme parça parça gösterilmekteydi. Neden bilmiyorum ama film bana hiç tatmin edici gelmedi. Sürekli bir bekleyiş yaratıldı ve filmin sonu da zaten tahmin edilebilirdi. Filmi bitirene kadar 7-8 kere uyuyakaldım ve bu nedenle aynı filmi defalarca gerilere alıp izlemek zorunda kaldım. Devam filmlerinin de 2009 ve 2010'da geleceğini duyunca pek sevinemedim açıkçası. Güzel çekilmiş bir filmdi ama bence Chicago 10, içinde sadece bireysel şovları barındıran sıradan ve sıkıcı bir belgeseldi. Belgesel sevenler bu film hakkında ne düşünür bilemem ama.. Belki de belgesellerin anlatım biçimi budur... I'm not there isimli, Tood Haynes tarafından Bob Dylan'ın hayatının anlatıldığı film bence çok daha yaratıcı bir tarzda çekilmişti. Ayrıca, filmin müzikleri de hiç güzel seçilmemiş, o dönemin mükemmel müziklerini düşündükçe bunun çok büyük bir eksi olduğunu düşünmek pek yanlış olmaz.
"Yippie" isminin nasıl bulunduğunu bilmeyenler için;
Paul: Yeah, but we need to have a name, you know, signifying the radicalization of hippies. Right? Okay. Now, what rhymes with hippie? Hippie. Bippie...
Jane: Abbie? I think Paul just went into our bedroom.
Abbie: I think he may be having one of those brainstorms.
Paul: Hippie, bippie, vippie, yippie, yippie. Holy shit, that's it!
Frankie ile yaşlı kadının dialogu da çok komikti;
Frankie: What do you think about the trial?
Old Woman: I don't know anything about the trial.
Frankie: Oh, yeah, where you going? And listen... What's your name? My name is Frankie. How are you? Some of my friends are on trial in there. What do you think about it? They are going to prison for 10 years.
Old Woman: I don't know.
Frankie: For having a state of mind and looking silly.
Old Woman: Are they? Well, you ought to get sensible.
Frankie: Who?
Old Woman: Like the... All of you guys.
Frankie: Why?
Old Woman: Dress like the rest of them.
Frankie: Why?
Old Woman: Because you'd look better. You look too messy.
Frankie: Oh, so you think people should go to prison 'cause they look messy?
Old Woman: No.
Frankie: Why not?
Old Woman: You should cut your hair.
Frankie: Why?
Old Woman: Because...
Frankie: What? It ain't cute? You want to touch it?
Old Woman: No.
Frankie: Oh, come on, look. I cut it every morning. It grows like this. By midnight, it'll be down to my ankles.
Old Woman: Listen, I got to go.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder