20 Mart 2009 Cuma

FACTOTUM

Büyük yazar Charles Bukowski'nin 1975'te yazdığı romanından beyazperdeye uyarlanmıştır. Charles Bukowski okurları bilirler, kitaplarında kendi hayatını anlatır, Henry Chinaski ismini kullanır. Amerikan Rüyasını reddetmiş sağlam bir kişiliktir. Zengin olmak için uğraşarak hayatını mutsuz bir şekilde yaşamaktansa 22 yaşında evinden kaçarak ucuz motel ve pansiyonlarda kalarak yazar olma hayalini sürdürür. Yaşayabilmek için fabrikalarda ve depolarda çalışır, kalan zamanlarda ise kısa hikayeler yazar. Ucuz içkiler, kadınlar ve atyarışı da yapmaktan ve kitaplarında anlatmaktan hiç sıkılmadığı diğer şeylerdir. Matt Dillon doğru seçilmiş bu rol için. Aslında biraz daha miserable görünüşlü biri de olabilirdi, ben Charles Bukowski'yi hep öyle hayal ederdim. Lili Taylor ve Marisa Tomei de oyunculukları ile filmi sıradanlaşmaktan kurtarmış bence.



1- Şiirden bahsettiği sahne harika. Yeni başladığı fren kutusu işinde sigara yakıp pencereye çıktığında kamera ağır ağır uzaklaşır ve aynı anda Henry Chinaski şiirden bahseder:
Şiir sokaklar ve kanalizasyonlarla dolu bir şehirdir.
Azizler, kahramanlar, dilenciler ve delilerle...
...basma kalıp sözlerle ve içkiyle,
...yağmur ve şimşekle, kuraklık mevsimleriyle dolu bir şehirdir.
Şiir, savaştaki bir şehirdir.
Kötümser ayyaşlarla dolu bir berber salonudur.
Şiir, savaştaki bir şehirdir.
Şiir, bir ulustur.
Şiir, dünyadır...
Ve sonrasında Jan'i aramaya karar verir..

2- Favori Dialogum:
Pickle Factory boss
: Writer huh? Are you sure?
Henry Chinaski: No, I'm not. I'm halfway through a novel.
Pickle Factory boss: What's it about?
Henry Chinaski: Everything.
Pickle Factory boss: It's about... cancer?
Henry Chinaski: Yes.
Pickle Factory boss: How about my wife?
Henry Chinaski: She's in there too.


Henry Chinaski: Jan was an excellent fuck. She had a tight pussy. And she took it like it was a knife that was killing her.

3- Filmin sonundaki striptease sahnesi çok güzeldi. Henry Chinaski:
If you're going to try, go all the way. Otherwise don't even start. This could mean losing girlfriends, wives, relatives, jobs. And maybe your mind.
It could mean not eating for three or four days. It could mean freezing on a park bench. It could mean jail. It could mean derision. It could mean mockery, isolation. Isolation is the gift. All the others are a test of your endurance. Of how much you really want to do it. And you'll do it, despite rejection in the worst odds. And it will be better than anything else you can imagine.
If you're going to try, go all the way. There is no other feeling like that. You will be alone with the gods. And the nights will flame with fire. You will ride life straight to perfect laughter. It's the only good fight there is.

4-
Doktor: Bu merhemi yaralı bölgeye sürün ve yıkamadan önce 20 ila 30 dakika bekleyin. Kesinlikle 30 dakikadan fazla beklemeyin.
Henry Chinaski: Teşekkür ederim. (Bir süre sonra) Lanet. 30 dakika ha ? Tüm gece boyunca yıkamayacağım ve bütün hepsini öldüreceğim!!

Buradaki mentalite ve saati tamir ederken yaptığı hesaplama gerçekten de Henry Chinaski'ye özgü bir şey. Onu sevmemin gerçek nedeni. Kimseyi takmadan istediğini yapması. Yazar olma isteğini de hiç bir zaman kaybetmemiş olmasını da aynı dikkafalılığa, belki biraz da sikkafalılığa borçluyuz=))

5- Film ile ilgili yorumları okuduğumda özellikle Charles Bukowski okumamış insanların bu filmi hiç beğenmediğini farkettim ve o an film hakkındaki olası yorumlarımı gözden geçirdim. Charles Bukowski'nin bir çok kitabını okumuş ve ona hayran olan biri olarak bu filmi de severek izledim. Ama bakıldığında, Charles Bukowski'nin kitaplarını okumak kesinlikle çok daha eğlenceli. Birlikte olduğu kadınları görmektense onları Henry Chinaski'nin ağzından dinlemek, yaptığı işleri ve kaldığı yerleri görmektense onları hayal etmek çok daha eğlenceli. Bu nedenle, IMDB'den 6.6 almış olmasına şaşmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder