22 Mart 2009 Pazar

FLAMMEN & CITRONEN

28. Uluslararası Istanbul Dilm Festivali'nde Dünya Festivallerinden isimli bölümde gösterilecek olan Flammen & Citronen - Ateş ve Limon-, ikinci dünya savaşı sırasında Almanya işgali altındaki Danimarka'da Nazilere direnen iki cesur adamın hikayesini anlatıyor. Klasik sayılabilecek şekilde, nazi işgalinin gerçek görüntüleriyle, başlayan film iki vatanseverin dokunaklı sonuyla bitiyor. Filmin konusunun gerçek olaylara dayandığı söyleniyor ama belki de bazı çarpıtmalar olmuştur anlayamadım. Belki de sadece "bu film gerçek bir olaydan uyarlanmadır" şeklinde başlayarak tamamen gerçeğe bağlı kalınan 2. dünya savaşı filmlerinden biri olmaktan korktu senarist ve yönetmen.. Filmin sonunda kime ne olduğunu anlatan sahne fiction değildir heralde, çünkü o zaman da herşeyin hayalürünü olduğunun söylenmesi gerekirdi. Konuya bu şekilde baktığımızda bizi şaşırtacak çok şey olmadığına inanabiliriz ama ben özellikle bu iki karakterin oyunculuklarına bayıldım. Thure Lindhardt ve Mads Mikkelsen sırasıyla Flammen ve Citronen rolündeler. Film 130 dk'ya yakın sürüyor, ve IMDB puanı 7.3 . Festivalde kaçırılmaması gereken filmler arasında olduğunu söyleyebilirim.

1- Bu filmin diğer 2. dünya savaşı filmlerinden farklı olduğunu belirtmeliyim öncelikle.. Nazilerden bolca bahsediliyor, ama filmin ilk ve son 5er dakikasını saymazsak Nazilere pek rastlamıyoruz. İnsanlar üzerlerinde inanılmaz baskılar, sürekli takip edilme ve paranoya gibi olaylar yok. Vatansever kahramanlarımız adamlarını gün içinde sokaklarda silahlarla öldürdüklerinde bile biri çıkıp da siz ne yapıyorsunuz demiyor. Rahat rahat öldürüp evlerine gidiyorlar. Tabi böyle olsa da, usule uygun şekilde karanlık barlarda, kapalı kapılar ve perdeler ardında grup buluşmaları düzenleniyor..

2- O kadar aleni cinayetler işlemelerine rağmen kimse Flamme ve Citron'un nasıl göründüğünü bilmiyor. Filmin sonunda bile Hoffmann Flammen'e "Ateş sen misin?" diye sormaya çalışıyor. Bilmediği şey ise Ateş'in çoktan intihar ettiği.. Filmin içinde geçen ilginç bir dialogda şöyleydi:

Citronen: Ödülü 10,000 krona çıkarmışlar.
Flammen: İkimiz için mi?
Citronen: Sadece sana.
Flammen: Benim hakkımda ne biliyorlar?
Citronen: Kızıl saçlı olduğunu. Saçını boyat Bent. Veya bir şapka tak
Flammen: Şapka mı?
Citronen: Evet.

3- Sevişme sahnesi sadece 15 sn sürdü ama sinamatografisi çok iyiydi. Çok farklı ve akılda kalıcıydı. Beğendim. İçinde iğrenç birsürü çıplaklık barındıran estetikten mahrum filmlerden nefret ediyorum.

4- Sondaki 4 sahne çok mükemmeldi her açıdan
  1. Flammen ve Citronen'in ölümleri. Bir tanesi Alman askerlerinin eline düşmektense intihar edip cebine bir mektup koymayı seçerken diğeri yaralı olmasına rağmen mücadele etti ve 20'ye yakın Alman askerini de öldürdü. Flammen'in intihar sahnesinde masasında 3 tane silah, bir de zehir vardı. Biraz düşündükten sonra zehiri seçti.
  2. Flammen ve Citron'un cesetleri kamyonet'in arkasındayken askerlerden birinin bu iki adamın ortasına geçerek onlarla dalga geçmesi ve onlarla bu şekilde fotograf çektirmesi. Kendi ülkelerinde kahraman sayılan bu iki adamın ölünce şişman ve çirkin bir Nazi askeri tarafından bu saygısızlığa maruz kalmasına tepki gösteren tek kişi ise Hoffmann'dı. Defalarca kendisini öldürmeye çalışan bu adamlara saygı duyan tek kişinin o olması çarpıcıydı.
  3. Hoffmann'ın Katty'ye sattığı bilgi karşılığında 20.000 kron vermesi. Bunu nasıl ve neden yaptığına şaşırdık hep birlikte..
  4. Gömülme sahnesi. Bu ikilinin üzerlerinin toprakla örtüldüğü filmin son sahnesi gerçekten de etkileyiciydi..
5- Yukarıda saydığım 4 sahne boyunca kendimi ağlamaya yakın hissettim. Aynısı, Babam ve Oğlum filmini izlerken de olmuştu. O nedenle, diyebilirim ki, bu filmi izlerken baızları ağlayabilir. Hikaye bizi hiç ilgilendirmese de- 2.Dünya Savaşı ve Danimarka- karakterlerin süper oyunculukları bizi filme bağlayacaktır. Filmde farkettiğim diğer nokta ise filmde Gilbert'in söylediklerinin çıkmasıydı. Söylediği şey ise ülkesi için savaşanların iyi asker olduğu ama kısa ömürlü olduklarıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder