1- 28. İstanbul film Festivali çerçevesinde gösterime girecek olan Somers Town isimli filmi izledikten sonra film hakkında yazılan yorumları okuyordum. Yönetmen ve senarist Shane Meadows hayranlarının benim çok beğendiğim bu film hakkındaki eleştirilerinin odağında yönetmenin önceki filmlerindeki tempoyu bulamamaları vardı. Özellikle 3 filmden bahsediliyordu ki bunlardan özellikle "This is England" neredeyse sadece benim izlemediğim bir filmdi. Yeri gelmişken söyleyeyim, diğer filmler de "Dead Man's Shoes" ve "A Room for Romeo Brass". Sonuç olarak, bu filmi izledim. Güzel filmdi, ve daha önce nasıl oldu da izlemedim anlayamıyorum. Herneyse, film 1983 yılının İngiltere'sini Shaun isimli 12 yaşındaki bir çocuğun gözünden anlatıyor. Ayrıca Shaun karakteri ve filmin bütünü Shane Meadows'un deneyimlerinin bir yansımasıdır. Shaun babasını Falkland Savaşı'nda kaybetmiştir ve annesiyle beraber yaşamaktadır. Serbest kıyafet gününde babasının hediyesi olan İspanyol paça pantolonunu giyerek okula gidince herkes Shaun ile dalga geçer. Dönemin altkültürlerini de mükemmele yakın bir şekilde resmeder yönetmen. Shaun eve mutsuz ve yüzünde çiziklerle giderken bir grup dazlak onun mutsuz halini görüp ona sahip çıkar, onu aralarına alır ve onu alkolle partilerle ve diğer teenage motifleriyle tanıştırır. Çok geçmeden bir karar vermek zorunda kalır Shaun, çünkü 30lu yaşlarında sert bir adam olan Combo hapisten çıkmıştır ve herkesi bir karar vermeye zorlar. Ona sahip çıkıp bir abi gibi davranan Woody'ye rağmen babasını gururlandırabilmek için Combo'nun ırkçı grubuna katılır. Combo'nun geçirdiği sinir krizi sonucunda Milky'yi öldüresiye dövmesi, diğer arkadaşlarına saldırması ve Shaun'a da vurması sonucunda Shaun ırkçılığın hastalıklı bir fikir olduğunu ve hastalıklı kafalarda barındığını anlar ve babasını bu şekilde gururlandıramayacağını anlar. Filmin isminin "This is England" olması bir bakıma ilginç. İngiltere gerçekten de 1980li yıllarda böyle miydi? Dazlaklar bu kadar çok muydu ve insanlar bu kadar öfkili miydi İngiliz olmayan insanlara. Combo Milky'ye İngiliz misin yoksa Puerto Rico'lu mu diye sordu ama bir de Britanya gerçeği var ve İngilizlere İngiliz misin yoksa Britanyalı mısın diye sorulduğunda ne vevap alırdık bilemiyorum. Bu filmi tarz olarak American History X'e çok benzettim. O filmi farklılaştıran en önemli faktör şüphe yok ki, herşeyin dışında Edward Norton'du.. Sonuç olarak, "This is England" diye yırtınan adam aslında kendi aptal ezik mutsuz dünyasının acısını masum diğer insanlardan çıkarmaya çalışan bir aptal. Filmde de söylenmeye çalışan şey "This is England" diye bağırıp insanları doğdukları haliyle yargılayan aptalların gerçek İngiltere'yi yansıtmaması gerekltiğiydi bence..
2- "This is England"da senaryo ve oyunculuklar kesinlikle harikaydı. Başroldeki Thomas Turgoose gerçekten harika bir oyunculuk çıkarmış. Somers Town filminde de harika bir oyunculuk çıkardı. Tarzı, hareketleri, duruşu kesinlikle hiç çocukça ve acemice değil. Diğer oyuncuların da filmde hiç rahatsız edici bir acemiliği olmadı. Senaryo ve sinematografi ise mükemmeldi. Filmin hiçbir anında şurası da fazla uzamış, burası anlaşılmamış, bu bölüm olmasa daha iyi olurmuş gibi düşünceler geçmedi aklımdan. Savaş ve onun getirdiği ekonomik sıkıntıların sonucunda ülkeyi savaşa sürükleyen Thatcher'a duyulan tepki ve işlerini ellerinden alan göçmen karşıtlığı filmde mükemmel bir şekilde yansıtılmıştı. Hatta, ırkçı insanların farklı dinden ve renkten insanlara karşı hoşgörüsüzlüğünün nedeninin boktan giden hayatları olduğuna inandırmaya yönelik bir akış vardı filmde. Bunu özellikle Milky'nin hayatındaki iyi giden şeyleri anlatırken Combo'nun öfkelenmesi ve Milky güldükçe Combo'nun sinirlenmesinden ve onu hastanelik etmesinden anlayabiliriz.
3- Stephen Graham, Combo rolünde şu ana kadarki en iyi oyunculuğunu sergiledi kesinlikle. Güçlü, sert, kavgacı olduğu kadar duygusal olarak da kırılgan, değişken karakterli bu adamı gerçekten de çok iyi canlandırdı. This is England'ın başarılı bir film olabilmesi için bu rolün mükemmel canlandırılması gerekiyordu. Filmdeki diğer insanlar gibi biz de Combo'nun ne zaman kızdığını, ne zaman karşısındakini onayladığını anlayamadık. Ne hissettiği anlaşılmayan, aranızı iyi tutmanız gereken ama aynı zamanda uzak durmanız gereken bir karakterle karşı karşıyaysanız bu insan tam da Stephen Graham'ın canlandırdığı gibidir. Ne söyleeceğinizi bilemezsiniz, sizden uzak olsun istersiniz... Lol rolündeki Vicky McClure ile arabadaki sahnede Combo'nun aşk itiraflarını duyduk. Daha da acısı, hayatının en güzel gecesi olduğunu söylediği geceyi birlikte geçirdiği aşkı Lol için aynı gece hayatının en kötü gecesiydi ve unutmak için herşeyi yapardı. Bu sahnede Combo'nun ağlama öncesi tavırlarını, hayal kırıklıklarını, mutsuzluğunu gördük. Bu durum onu yaralamıştı ve o an Milky ile karşılaşması Milky için büyük talihsizlikti. Birlikte ot içerken Milky'nin konuşmasına izin verdi, ona babasından bahsetmesini istedi. Burada herşey harika gibi görünürken Combo bir anda sinirlenmeye başlar. Sonrasında da Combo'nun sevgiden yoksun, mutsuz ve terkedilmiş bir insan olarak kendini kaybedip sonrasında pişman olacağı şeyler yaptığını görürüz. Milky'nin acı gülmeyi kesmemesi de Combo'yu iyice delirtir. Ot içtikten sonra bunların olması tabi marijuana'nın insanı bu şekilde sinirlendireceği sonucunu çıkarmamalıdır. Marijuana'yı savunmak için söylemiyorum ama mutsuz anlarda marijuana ya da herhangi bir alkollü içecek içmek bu tür agresif ve kontrolsüz hareketlerin gerçekleşmesini kolaylaştırır. Bu nedenle suç kesinlikle marijuana'da ya daMilky'de değildir..
4- Smell ile Shaun'un ilişkileri de ayrı bir konuydu. Shaun Smell'i annesiyle tanıştırdı ve Smell o sahnede neden kendisine Smell dendiğini Shaun'un annesine anlatmaya çalışıyordu. Nasıl bir gerizekalı olduğunu anlamak için sadece o sahneyi izlemek bile yeterliydi, tabi sadece tipine bakıp gerizekalı olduğuna inanmak istemiyorsanız. Shaun 12 yaşındayken Smell doğum gününde 16yaşına girdi. Ingiltere'de legal sex için en az 16 yaşında olmanız gerekiyor ve Smell de 16 olduğu için önemli bir doğumgünüydü bu onun için.
5- Favori Dialoglar:
Combo: But I've got one question to ask you. Do you consider yourself English, or Jamaican?
[There's a long uneasy silence, as Milky looks around nervously to the rest of his friends... ]
Milky: [eventually] English.
Combo: Lovely, lovely, love you for that, that's fucking great. A proud man, learn from him; that's a proud man. That's what we need, man. That's what this nation has been built on, proud men. Proud fucking warriors! Two thousand years this little tiny fucking island has been raped and pillaged, by people who have come here and wanted a piece of it - two fucking world wars! Men have laid down their lives for this. For this... and for what? So people can stick their fucking flag in the ground and say, "Yeah! This is England. And this is England, and this is England."
Diğer Çocuk: Bu kahrolası şeyler de nedir?
Shaun: Bunlar mı? Bir iddia için giyiyorum. Senin bahanen ne peki?
Diğer Çocuk: Woodstock şu yönde, dostum.
Shaun: Siktir git. En azından ben Kont Drakula'ya benzemiyorum.
Diğer Çocuk: Komik olduğunu mu sanıyorsun, seni küçük salak?
Shaun: Evet. Öyle.
Diğer Çocuk: Kahrolası bir fıkra duymak ister misiniz? Evet, anlat haydi. Bir Mini'ye kaç adam sığdırabilirsiniz?
Shaun: Hiç bir fikrim yok.
Diğer Çocuk: Üç arkaya, iki öne ve küllüğe de senin kahrolası babanı
24 Mart 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder